Seha Sarı
‘Pompeii'de Kızıl Bir Gün Batıyor’
100 x 150 cm, TÜYB, 2021.
“And no one sings me lullabies
And no one makes me close my eyes
So I throw the windows wide
And call to you across the sky”
Hiç gelmediğim yerlerden birisi de burası. Fiziken gelmemiş olmam, rûhumun buraya defalarca seyâhat ettiği hissini değiştirmiyor. Coğrafyası, ağaçları, havası, tipik bir Akdeniz ülkesi işte. Benim ülkemin bir bölümü gibi. Çok âşinâyım böyle yerlere. Ama buraya anlam katmış olan başka şeyler de var. Benim için en hislisi ile başladım, zâten diğerleri asıl konumuz.
İçimde taşıdığım yürek bu yazının ait olduğu resim kadar canlı, bu şarkının sözleri kadar kırılgan, resimdeki kurt kadar vahşi, kartal kadar özgür ve en nihâyetinde bu toprakların üzerinden akmış olan şey kadar yakıcı ve toprağın hissettiği kadar acılı.
Bu, Pink Floyd’un burada verdiği konserde çaldığı parçalar arasındaki en sevdiklerimden ‘Echoes’a ait bir bölüm. Şarkının sözleri mi daha hisli yoksa şarkının okunuşu mu daha hisli diye sorsanız, yemin ederim bilmiyorum. Defalarca dinledim ben bu konseri orda. Yine her his, her yaşanmışlık hücum etti anlarıma.
Burası Pompei. İtalya’nın Campania bölgesinde, Napoli’ye bağlı ve oraya yakın bir şehir. Ama aslında biz onu bugün ait olduğu yerden ziyâde, geçmişte ait olduğu yerden sebep biliyoruz. Pompeii, antik Roma kenti.
24 Ağustos 79 târihinde Vezüv Yanardağı’nın hareketiyle lâvların ve volkanik küllerin altında kalarak varlığını tüm dünyaya unutturmuş. 1748 yılında tesâdüfen tekrar keşfedildi. Pink Floyd’un burada verdiği muazzam konser oldukça yakın bir târih. Ben şimdi daha eskilere doğru gideceğim.
Pompei ile Gaius Julius Caesar’in öldürüldüğü bilinen yer olan Curia di Pompeo arasında 250 kilometrelik bir mesâfe var. Evet evet, Gaius Julius Caesar. İ.Ö. 12 Temmuz 100 senesinde bir Patrici ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Büyük İskender gibi bir yengeç burcu mensûbu olan Caesar, Cicero’nun söylediğine göre ‘Romalıların en etkili ve en güzel konuşanı’ydı. En temiz Latince’yi onun konuştuğunu söylemişti.
Târih onunla ilgili bir sürü tiradı, bir çok farklı bilgiyi içinde barındırıyor. Caesar ile ilgili en teferruatlı bilgilere Galya savaşında ve diğer savaşlarda kendi tuttuğu notlarından, Cicero’nun ve rakîplerin mektûplarından ve söylevlerinden, çağdaşı şâirlerden, sonraki yüzyıllarda yaşamış olan bazı târihçilerden ulaşabiliyoruz.
“Roma’da ikinci adam olmaktansa, bir köyde birinci adam olmayı tercih ederim.” deyişi Caesar’in kanıyla beraber vücudunda gezinen tutkunun bir ifâdesidir benim için. Târihe baktığımda gördüğüm tek şey târihi yazanların tutkusu. Ama yok edici, ama var edici. Her yok oluşun yeni bir var oluşu doğurduğu gerçeğini de göz önünde bulundurduğumda, kendimi bu sirkülasyonu okurken yargılarımdan arınmış buluyorum.
Caesar politik hayâtından evvel bir avukatmış. Yolsuzluktan yargılanan vâlilerin dâvâlarındaki insafsızlığı ile oldukça ünlenmiş. Cicero’nun övdüğü hitabet sanatının yanı sıra mimikleriyle de bu işin hakkını verdiğine kolaylıkla ikna oluyorum düşününce. Zaten ordusunun ve halkının ona böylesine bağlı olması için bunlar oldukça etkili özellikler.
Bir süre sonra politik ve askeri hayâtı başlayan Caesar, basit bir görev ile Hispania’ya İber Yarımadası’na gönderilmiş. Ordayken İskender’in heykeli ile karşılaştığı ve kendini onunla kıyasladığında ne kadar az şey başardığı gerçeğini görüp hayâl kırıklığı yaşadığı söylenir. Bunun üstüne Roma’ya ve politik yaşamına geri dönmüş. Ama gözü yükseklerde olarak dönmüş. Roma’nın huzurunu ve güvenliğini tehdit eden kabileleri yenilgiye uğratıp, neredeyse tüm Galya’yı Roma’nın hâkimiyetine sokarak yıldızını parlatmış. Artık zaferlerine günlerce kutlamalar yapılan bir komutan olmuş.
Politik başarısının altında aldığı yüklü miktarda borç, satın aldığı mevkiler ve reklam kampanyaları yine yazılmış şeylerden bâzıları.
Caesar’in hem destansı hem trajik hikâyesi burda başlıyor. Konsüllük görevi sonra eren Caesar’e Pompey önderliğindeki senato ikinci kez konsül seçilmesinin yasaklandığı, ordusunu terhis edip Roma’ya geri dönmesi gerektiği haberini iletince işlerin rengi değişmiş. Politik hayâtının sona ereceğini düşünen Caesar bu emre uymayarak, generallerin geçmesinin yasak olduğu bir bölgeye ordusuyla girmiş. Kuzey İtalya’daki Rubicon Nehri’ni geçmesiyle Roma’da iç savaş başlamış. Plutarkhos, bu noktada Caesar’in ‘ok yaydan çıktı’ ile yakın bir anlama gelen ‘Alea iacta est’ yani zar atıldı anlamına gelen deyimi kullandığını ifâde ediyor. Pompey önde Caesar peşinde uzun yıllar süren bu kovalamaca bittiğinde Pompey Mısır’a kaçmış. Arkasından 3 kere daha konsül seçilen Caesar, en sonunda senato tarafından ömür boyu diktatör ilân edilmiş.
Roma’daki diktatör bugün bize ifâde eden şeyle aynı şey değil. Emirleri veren, dikte eden, yöneten anlamında bir yöneticilik mertebesi olan diktatörlük bugün halkı çiğneyen, onları yoksullaştıran, topraklarını yozlaştıran zorbaların mertebesi ile asla benzer değildi.
Bu arada târihin câzibe timsâli olarak anılan kraliçesi Kleopatra da Roma târihine bu dönemde dâhil oluyor. Kleopatra ve erkek kardeşi arasında da bir taht kavgası ve Mısır’da bir iç savaş yaşanırken, Kleopatra’nın erkek kardeşi Ptolemaios’un bir adamı Caesar’e hoş görünmek için Mısır’a kaçmış olan Pompey’i öldürünce işler iyice karışmış. Her ne kadar Pompey Caesar’in düşmanı olsa da ve aralarında bi savaş olsa da Caesar bu yapılanı hazmedemeyip Kleopatra’nın yanında olmaya karar vermiş. Savaşta Ptolemaios ve ordusunu yenip tahta Kleopatra’yı çıkartmış. Bu esnada aralarında bir aşk ve birliktelik başlayan bu ikilinin bir de erkek çocukları olmuş. Kleopatra’nın Caesar’i güzelliği ile baştan çıkardığını iddia edenlere karşın Plutarkhos Kleopatra için; “Sesi, istediği her titreşimi çıkarıp, istediği her dili kullanabildiği çok telli bir müzik âleti gibiydi.” diyerek en az dokuz dili mükemmel bir biçimde konuşup yazabilen Kleopatra’nın “güzel olmaktan çok, zeki ve kültürlü” olduğunu ifâde ediyor. Böylesine meziyetlerle donatılmış bir liderin sadece güzellikle etkilenebilecek kadar zavallı olması fikrine karşı bir duruş bu.
Roma’ya dönen Caesar senato tarafından artık hem ‘Pater Patriae’ (devletin babası) hem de ‘Dictator Perpetuo’ (ömür boyu diktatör) ilân edilmiş. Plutarkhos gibi Caesar ile ilgili bilgiler alabildiğimiz bir başka kaynak olan Cassius Dio, Caesar’e bu yetkilerini bildirmeye gelen senato üyelerinin ziyâretinden bahsediyor. Heyet geldiğinde oturmaya devam eden Caesar’in senatörleri gücendirdiğini söylüyor. İşte târihin en trajik ve ünlü suikastlarından biri olan Caesar suikastının da kapıları böylece açılıyor.
Cumhuriyet rejiminin yok olacağından da korkan, kendi egoları da incinen senato üyeleri suikastı planlamış ve Caesar 15 Mart 44 tarihinde Curia di Pompeo’da 23 kez hançerlenerek katledilmiş. Bu yaşananların sonunda Caesar’in söylediği “Et tu, Brute?” (Sen de mi, Brütüs?) William Shakespeare’in ‘Julius Caesar’ adlı oyunundandır. Romalı târihçi Suetonius, Caesar’in son sözlerinin “Kai su, teknon?” (Sen de mi, oğlum?) olduğunu iddia etmişse de, Plutarkhos ise Brütüs’ü gördüğünde Caesar’in sadece togasını başının üstüne çektiğini söylüyor. Her hâliyle büyük bir acı yaşadığını hissettiğim Caesar böylelikle yaşama veda etmiş.
Tam bu noktada az evvel bahsettiğim diktatörlük bahsine geri dönüyorum.
Bir diktatörü, bir zorbayı öldürdüklerini, Caesar’in artık yaşamadığını halka ilân ettiklerinde cumhuriyeti yıkıp, yerine imparatorluğu kuran başka bir büyük iç savaş başlamış. Halk bunu sevinç değil, büyük bir öfke ile karşılamış. Benim târih sahnesinde gördüğüm hiçbir zorba öldürüldüğünde, halkı öfkelenmemiştir. Ben bilmiyorum en azından. Halk, bu suikast üzerine ateş olup koruyucularını öldüren bu küçük ama kendini halkın tercihlerinden üstün gören grubun üzerine yağmıştı.
Peki halk neden bu kadar sevmiş ve bu kadar sahiplenmişti Caesar’i? Târihçi Sayın Prof. İlber Ortaylı kısaca şöyle özetliyor:
“Dört yıl içerisinde Caesar, imparatorluğun Cumhuriyet (Respublica) düzeninin çok önemli eksiklerini telâfî etti. Birincisi; Roma için çarpışanlar, veteranlar; yani emekli askerlerin hiçbir şeyleri olmadan sivil hayata dönmeleri gibi bir sosyal faciayı önledi. Kendilerine bugünkü Macaristan’ın Panonia ve İtalya’nın belirli yerlerinden topraklar verdi. Buna asıl Pompei’de de teşebbüs etmişti. İkincisi; söylediğimiz gibi takvim devrimidir. Ve nihâyet geniş ölçüde Roma şehrine ve İtalya’ya ait olmayan bölgelerde de vatandaşlık statüsünü dağıtmıştır. Bu sâyede ‘Tarsuslu Bir Yahudi Haham’ olan Şaul; yani St. Paul bile Roma vatandaşı olarak bu imtiyazdan istifade etmiştir. Hıristiyan rivâyetine göre bir centurion (yüzbaşı) kendisini tevkîf etmek istediğinde zincire vurulmuş, o ise cevap olarak; “civis Romanus sum”; “Roma vatandaşıyım” deyince özür dileyerek serbest bırakılmış.”
Charles Freeman Caesar’ı anlattığı bir bölümde, Caesar’in halka yaptığı yardımlardan ve yoksulluğun azaltılması yönündeki çalışmalarından bahsediyor. Katlinden sonra gelişen olaylar ise şöyle:
“Komplocular Caesar’i cumhuriyetin özgürlüğü ülküsü adına öldürdüklerini iddia ettiler. Şimdi artık, kastedilenin, halkın desteğini kaybedeli beri hasreti çekilen optimatların özgürleşmesi olduğu açık. Kalabalıklar komploculara destek vermedi; onları Capitolium Tepesi’ne sığınmak ve ardından yaşayan konsül Marcus Antonius ve Caesar’in yandaşlarıyla uzlaşmak zorunda bıraktı. Diktatörlük kaldırıldı ve katiller affedildi, fakat bunun karşılığında Caesar’in davranışları onaylanarak İç Savaş sırasındaki eylemlerinden ötürü aleyhinde dâvâ açılmamasına karar verildi. Bu uzlaşmaya başkanlık etmek üzere ortaya çıkan Cicero oldu. Ne var ki, Caesar’in kente bahçelerini, her vatandaş için de bir miktar para bıraktığı anlaşılınca, kâtillere karşı halkın öfkesi arttı; Brutus ile Cassius Roma’dan ayrılmak zorunda kaldılar.”
Caesar de bir kan dökücü olsa da bunu düşmanlarına karşı yaptığını biliyorum. “Savaş, fâtihlerin yenilenlere istedikleri koşulları dayatma hakkı verir.” diye düşünen Caesar, dayatılan olmamak için mi güçlü olmayı seçmişti acaba? Gücünü ailesinden, zekâsından, eğitiminden ve çok yönlü becerilerinden aldığı muhakkak.
Takvim düzenlemesi, kendi geliştirdiği bugün bavullarımızda dahi kullandığımız kaydırmalı şifreleme sistemi, yazdıkları, târihi kayıtları, Britanya’yı dünyanın kalanına tanıtan ilk kişi olması, hatta ülkemde bir şehre verdiği adı -Kayseri- ve Doğu savaşları ile Roma’ya kattıkları… Caesar’i dünyanın gelmiş geçmiş en büyük Fâtih’i yapmasa da en çok konuşulanlardan biri yaptığı muhakkak.
Caesar’i birlikte andığım en üzücü olaylardan biri Pompey’i Mısır’da yenmeye çalışırken sebep olduğu yıkım. Bu serideki bir diğer eserde işlemiş olduğum muhteşem İskenderiye Kütüphanesi’ni içindeki el yazması eserler ile yakıp yıkmış olması.
Bir Caesar’in trajik ölümü ve bir kütüphanenin ölümü tüm rûhumda Pompeii’nin ölümüyle birleşip Pompeii’ye özel anılan kızıl bir gün batımına dönüştü. Ve Caesar bir kurt ve altın bir kartalda tekrar vücut buldu.
Kurt, tıpkı Türk inanışında olduğu gibi Roma inanışında da benzer öneme ve efsaneye sahip. Efsaneye göre, Roma’yı savaş tanrısı Mars ile Troia şehri prenslerinden Aeneas’ın soyuna dayanan Numitor’un kızı Rhea Silvia’nın ikizleri Remus ve Remulus kurmuş. İkizler bir ırmağa bırakılmış ve bir dişi kurt onları ırmaktan çıkartmış. Bir mağaraya götürdüğü ikizleri emzirmiş. Sonrasında bir çiftçi aile tarafından bulunmuş ve evlât edinilmişler. Daha sonra bu ikizler, Roma şehrini kurmak için, dişi kurdun onları emzirdiği yeri seçmişler. Etrafı çevirirken kavgaya tutuşan ikizlerden Romulus, Remus’u öldürmüş.
Bu efsanenin Yunan mitolojisindeki bir hikâyeden geldiğine inanılır. Bu efsane ‘Capitoline Wolf’ isimli bir heykel olarak Capitolini Müzesi’nde sergileniyor. Çift başlı kartal ise çok medeniyette kullanıldığı gibi Doğu ve Batı’ya gözünü dikmiş Kutsal Roma İmpratorluğu tarafından da kullanılmıştı. ‘Golden Eagle’ Roma’nın simgeleştirdiği kartaldır.
İzlemiş olduğunuz Caesar, ne tek başlı bir kurt ne de çift başlı bir kartaldır. Çünkü ne köklerinden ferâgat edebildim ne de gövdesinden Roma’nın. Kurdu kök olarak hissettim, kartalı gövde… Kurt cumhuriyetti belki, kartal imparatorluk. Bazen efsanedeki ikizler gibi gördüm kendi içinde bölünen. Pompeii’nin kızılı ve Roma’nın çift kutupluluğunu gizledim tuvale. Caesar’in tanrısal egosu fışkırırken bakışlarından, Güneş’i kızıl batırdım Vezüv Dağı’nın yamaçlarından. Çok şey yok oldu çünkü peşi sıra. Birçok şey tâlihin ve bereketin ışıklarında yıkanırken ışıklarını yitirdi. Temmuz’un sâhibini şifalandıramadı göğsüne yerleştirdiğim burcunun akik taşı broşu.
Bir resim yaparken çok şey düşünüyorum hep. Bazen en olmadık şeyleri ilişkilendirecek kadar pervâsız oluyorum, bazen olayları abartan bir romantik. Bildiğim ve hissettiğim ne varsa bir araya gelsin istiyorum katman katman. Tıpkı resimleri katman katman inşa ettiğim gibi. Her bir katmanda başka bir canlılık beliriyor, ağır ağır ilerliyorum. Hemen olsun bitsin insânı değilim böyle konularda. Ben de yeryüzüne gelmiş en tutkulu insânlardan biri olabilirim kendimce. Tutkularımın derinlerine dalıp, abise varıyorum. Gözüm karanlığa alıştıktan sonradır her yeni ışığı keşfedişim.
“And no one calls us to move on
And no one forces down our eyes
No one speaks and no one tries
No one flies around the sun.”
Yana yana deniyorum. Seha 26/12/2022 07:50
‘A Red Day Is Setting Down In Pompeii’
100 x 150 cm, oil painting on canvas, 2021.
“And no one sings me lullabies
And no one makes me close my eyes
So I throw the windows wide
And call to you across the sky”
This is one of another place where I haven’t been in ever. It doesn’t change the feeling of my soul has travelled here several times even if I haven’t been here physically. The geography, the trees, the weather of here; it’s typical a Mediterranean country. Like a division of my country. I am very familiar with these kind of places. There are something else that make here meaningful too. I’ve started with the most sentient one for me, already the others are my main cases.
The heart is that I am carrying in myself is as alive as this painting that this text belonged, as fragile as the lyrics of this song, as wild as the wolf in the painting, as free as the eagle, and in the end as parching as the thing that flowed onto this soil and as painful as the soil feel.
These verses belong to ‘Echoes’ which is one of my favorite song of the Pink Floyd’s has played in the concert they’ve done here. I swear I don’t know what’s more sentient if you ask that, the lyrics of the song or the singing way of the song. I’ve listened this concert many times there. All feelings, all experiences attacked to my moments.
This place is Pompei. It’s in Campania territory, dependent and close to Naples in Italy. We know Pompeii from where it belonged in the past instead of where it belongs today. Pompeii, ancient Roman city.
It had been made forgotten itself, buried under lavas and volcanic ashes by Mount Vesuvius activity on 24th of August in 79. It’s discovered fortuitously again in 1748. The date of the great concert of Pink Floyd is a very close date. I am going to go more backwards now.
There are 250 kilometers distance between the Pompei and Curia di Pompeo that known as the place where Gaius Julius Caesar murdered. Yes yes, Gaius Julius Caesar. He had born into a patrician family on 12th of July in 100 BC. Caesar was a member of Cancer sign like Alexander the Great, he was the “most penetrating and most well spoken in Romanians” according to Cicero. He had said Caesar was the one who speaks the cleanest in Latin.
The history hosts too many tirades, lots of informations in about him. We can reach all detailed informations about Caesar from notes that written by himself in Gaul war and other wars, by the letters and speeches of Cicero and Caesar’s opponents, by contemporary poets, by the some of historians whom had lived in forwarded centuries.
It’s the expression of the passion that was navigating by blood in Caesar’s body for me, saying “I had rather be the first man here than the second man in Rome.” What I see in the history is the passions of the ones who had written that when I look at. Destroyer or creator. I find myself as had been purified from my judgements when I consider the reality precession of the each destroying gives birth of a new creation.
Caesar was a lawyer before his political career. He had gotten famous with his inexorability at the cases of prefects who had corrupted. I am being convinced when I think of his gestures besides of his oratorical talents that praised by Cicero. These are already very effective specialities to been affiliated his army and people to him.
By starting the politic and military career of Caesar after a while, he had been sent to Iber peninsula. As it told, he had encountered with the statue of Alexander the Great and he had felt disappointment about realizing how less things he had succeeded when he had compared himself with the Alexander. He had turned back to Rome and his political life after that. But he had turned back for the top. He had brightened himself by defeating the clans that threatened the peace and safety of Rome, and made almost all Gaul dominated by Rome. Now he had been a general who had been celebrated for days.
As it's written down, huge amount of debts he had gotten, purchased positions and advertising campaigns he had done are some of the things under the Caesar’s political success.
The epic and tragic story of the Caesar is starting here. The things had changed when the senate lead by Pompey received the news him that he has not allowed to elected as a consul 2nd times, he must discharged his army and he has to turned back to Rome. Caesar had gotten in a territory that has forbidden generals to got in because he had thought his politic career was going to over. A civil war had started when the Caesar had passed the Rubicon River in North Italy. Plutarch has had told the Caesar used “Alea iacta est” expression that has a close meaning with “the die is cast’. Caesar was after, the chasing with Pompey continued for long years and then Pompey had run away to Egypt. Then Caesar had been selected 3 times as consul then life time dictator in the end.
The ‘dictator’ in Rome is not the same thing what it means us than recently. The ‘dictator’ meaning was a rank that commands, dictates, administers in Rome, not even close to the ‘dictator’ a rank for crushing people, impoverishing, corrupting their lands today.
Cleopatra who known as fascinating queen in history had been gotten involved with Rome history by the way. Meanwhile Cleopatra and her brother Ptolemy were having a fight for the throne, while there was a civil war in Egypt, the things had been more complicated when a man of Ptolemy killed the Pompey to seem to Caesar nice. Caesar had decided to support Cleopatra after that. Because Pompey was Caesar’s enemy and he had gotten annoyed to the situation. He had defeated the Ptolemy and his army, then Cleopatra had been ascended to throne by Caesar. This couple had fallen in love and had a baby boy. Plutarch tells that “For her beauty, as we are told, was in itself not altogether incomparable, nor such as to strike those who saw her; but converse with her had an irresistible charm, and her presence, combined with the persuasiveness of her discourse and the character which was somehow diffused about her behavior towards others, had something stimulating about it. There was sweetness also in the tones of her voice; and her tongue, like an instrument of many strings, she could readily turn to whatever language she pleased” for Cleopatra. It’s totally against the idea of she had effected Caesar by only her beauty. She was able to speak and write in minimum 9 languages perfectly.
Caesar had been announced ‘Pater Patriae’ (Father of the country) and ‘Dictator Perpetuo’ (dictator in perpetuity) by senate when he has turned back to Rome. Cassius Dio known as another reference that we could get informed about Caesar like Plutarch, he had been mentioned about how Caesar had been offended the senate when they went to him to tell his new titles. Caesar had been offended the senate by keep sitting when they had come. Here’s the moment that the doors of the one of most tragic and famous conspiracy in history has been opening.
The senate members who afraid of the republic regime will be destroyed and also their egos been offended had planned the conspiracy and Caesar had been murdered by stabling 23 times at Curia di Pompeo on 15th of Marc in 44. “Et tu, Brute?” (also you, Brute?) said by Caesar in the end of conspiracy is a tirade from ‘Julius Caesar’ play written by William Shakespeare. Roman historian Suetonius had claimed that the last words of Caesar was “Kai su, teknon?” (also you, son?), Plutarch had said that Caesar had covered his toga over himself when he has seen the Brute. That’s the way of Caesar had passed away. In anyway what I feel is that was he suffered so much.
I am turning back the ‘dictatorship’ case that I’ve mentioned before at this point.
A civil war which has destroyed the republic regime and has built the empire had started when they announced that they’ve killed a despot, a dictator, the Caesar doesn’t live anymore to people. People had annoyed instead of welcoming this news. Any death of despot has not make the people got annoyed in historical scene as I knew. I don’t know at least. People walked on the senators who killed their leader.
Alright but why people loved and cared the Caesar that much? Historian Prof. Ilber Ortayli summarize shortly:
“Caesar has recovered the very important deficiencies of Roman Republic in 4 years. First; the ones who fight for Rome, veterans; he prevented a social disaster that the veterans back to civil life without having nothing. He gave the lands from Panonia in Hungary and some spots of Italy. He also attempted to do this in Pompeii too. Second; the calendar revolution that we told. And finally he handed out the citizenship status widely in Rome and in the territories that wasn’t depended on Italy either. A Rabbi St. Paul from Tarsus had been able to use this privilege as a Roman citizen. According to a Christian rumor, when a centurion had intended to arrest him, he had said “ civis Romanus sum”; “I am a citizen of Rome” when he was in chains then centurion had set the Rabbi free by apologizing.”
Charles Freeman tells about the helps of Caesar to people and actions for reducing the poverty in a chapter that he tells about Caesar. Here’s the affairs after his murder:
“The conspirators claimed that they had killed Caesar in the cause of republican liberty. It now became clear that what they meant was the liberty of the optimates, a concept which had long since forfeited popular support. The crowd did not rise in support of the conspirators and they were forced to take refuge on the Capitoline Hill and then hammer out a compromise with the surviving consul Mark Antony and supporters of Caesar. The dictatorship was abolished and the murderers given an amnesty but in return all Caesar’s acts were confirmed and there would no prosecutions for activities in the Civil War. Cicero emerged to preside over the reconciliation. However, when it was discovered that Caesar had left his gardens to the city and sum of money to each of citizens, popular fury against the murderers grew and Brutus and Cassius were forced to leave Rome.”
Even if the Caesar was a bloodthirsty, I know that he has done that against to his enemies. As he thinks “War gives the rights to the conquerors to impose any condition they please upon the vanquished.”, had Caesar preferred to be powerful because he didn’t want to be vanquished? It’s clear that he took his power from his family, intelligence, education and multiple way talents.
Calendar regulation, slider encryption that we use in our luggages even today, things that he wrote, historical records, being the one who was the first person that introduced Britannia to rest of the world, even given a name to a city in my country-Kayseri- and the things that added to Roma with the East wars… Even if they don’t make the Caesar the greatest conqueror of the world, they make him one of the most talked about clearly.
One of the saddest thing that I remember Caesar with is the demolition he had caused while he was fighting with Pompey. Because of he had mostly destroyed the great Library of Alexandria that I’ve painted in this series with the hand written books.
The tragic death of the Caesar and the destroying of a library came together and turned to the red sunset remember with Pompeii especially. And Caesar reanimated in a body of a wolf and an eagle.
The gray wolf has a familiar myth and importance in Rome like Turks. According to the myth, the city of Rome had built by lineage from Roman’s war lord Mars and Aeneas who is one of the princes of Troia, Rhea Silvia’s twins who is the daughter of the Numitor. The twins had been left into the river and a female gray wolf had found them and taken out. Fed the twins in cave. Then they had found by a farmer family and adopted by them. Then the twins had chosen the place where the female gray wolf had fed them. They had disagreed about the hill upon which to build. Romulus had killed the Remus.
It’s believed as this tale comes from a story in Greek Mythology. And this myth exhibits as a sculpture called ‘Capitoline Wolf’ in Capitoline Museum.
It's the two headed eagle used in Holy Roman Empire that had an eye on West and East as it used in other civilizations. The ‘golden eagle’ is the eagle that symbolizes the Holy Roman Empire.
The Caesar you have seen, it’s nor one headed a gray wolf neither a two headed eagle. Because I could have waived nor the roots neither body of the Rome. I’ve felt the gray wolf as roots, eagle as body. It may was the wolf was republic and eagle was empire. Sometimes I’ve seen myself like the twins in the myth who had divided into. I’ve hidden the red of the Pompeii and bipolarity of the Rome into the canvas. While gushing out the divine ego of Caesar from his eyes, I set the sun down red from the hillsides of Mount Vesuvius. Because so much things had been destroyed afterwards. They’ve had lost the lights while too many things were bathing in the lights of fortune and abundance. The agate stone brooch of his sign that I’ve placed his shoulder could had not healed the founder of the July.
I always think many things during the painting. Sometimes I can be so reckless to relate the things each other so unexpected, sometimes a romantic who exaggerates the things. I want things come together what I know and what I feel layer by layer. As like how I’ve built the paintings layer by layer. Another liveliness appears on each layer, I go to forward slowly. I am not an inattentive person in these kind of cases. I think, I can be also one of the most passionate person had come onto the earth. I dive into the deep of my passions and I arrive at abyss. I discover each new light after my eyes get used to the darkness.
“And no one calls us to move on
And no one forces down our eyes
No one speaks and no one tries
No one flies around the sun.”
I try by burning. Seha 26/12/2022 07:50